Data

Güncel veri platformu (whatsapp vb) tartışmaları aslında iyi bir yere gitme ihtimali taşıyor. 2020 Mayıs ayında bu konulara yakından değinen “The Contractual Relationship Between Users and Social Networking Sites In The Age of Data Economy” başlıklı doktora tezimi tamamlamıştım.

Araştırmamda Türkiye’deki kullanıcıların, sosyal ağların onlara sunduğu şeffaf bilgilendirmeyle o platforma duydukları güven ve bağlılığı ölçtüm. Yani o pek okumadığımız metinler kullanıcının tercihlerini gerçekten etkiliyor muydu?

Şubat ayında yaptığım ölçümlerde şu an hissedilene yakın bir duyarlılık vardı. Kullanıcıların %92’si kendilerine ait bilgilerin ve etkileşimlerin başkalarıyla ne şekilde paylaşıldığını kontrol edememekten rahatsız olduğunu söylemişti örneğin.

Ancak bu söylem eyleme geçmiyordu, bu rahatsızlığı duyan kullanıcılar kendilerine daha az şeffaflık sunan platformlardan ayrılmayı nadiren tercih ediyordu. Şu an ise (sayısal olarak ölçmemiş olsam da) eyleme dönüşen bir hassasiyet gözlemliyoruz hep beraber.

Peki çözüm ne? Yeterince şeffaflık ve mahremiyet sağlamayan platformdan diğerine geçmek (terk ederek cezalandırma) akılcı mı?

İlk akla gelen eylem olmakla beraber uzun vadeli bir çözüm için daha ötesine ihtiyacımız var. Bir iki adım geriden geniş bir perpektifle bakalım.

Yakın tarihe kadar vatandaşların özgür iradelerinin üzerindeki tek ipotek, yasaların sahipleri yani devlete aitti. Krallar ve padişahlar nasıl davranmamızı isterse öyle davranmak zorundaydık.

Daha sonra bilginin ve haberin sahipleri, medya ve iletişim sistemleri bizim algılarımıza hitap etmeye başladı. Devletlerin yetkisine adeta sınır koydu ama bireylerin de tercihlerini etkileyebilecek bir güce kavuştu.

Eş zamanlı diyebileceğimiz şekilde paranın sahipleri (şirketler-markalar) reklam ve pazarlama aygıtlarıyla özgür irademizi kendi lehlerinde yönlendirecek şekilde örgütlendi.

Son olarak da verilerimizin sahipliğini devrettiğimiz dijital platformlar irademizi yönlendirebilecek bir güce kavuştu. Her bir erk sahibi, bireylerin iradesi üzerinde güç elde etti ama öte yandan da birbirlerinin gücünü sınırladı. (Bkz Trump’ın sosyal medyada engellenmesi)

Kısacası tek başına hiçbirisi egemen olamayan yasaların-bilginin-paranın ve verilerin sahipleri birbirleri üzerinde güçlerini test ediyor. Biz kullanıcılar bunun yan dalgalarıyla yüzleşiyoruz. En başta sorduğumuz soruya gelelim? Peki bir platforma kızıp öbürüne gitmek çare mi?

Kalıcı bir çare değil bana kalırsa, çünkü kullanıcıyı şeffaflık vaadiyle çekip belli bir veri hacmine ulaşan platformlar sonradan gizlilik koşullarını değiştirebiliyor. Bugün güvenli bulduğunuz platformun yarın yan çizmeyeceği belirsiz.

En sağlıklı yol, kullanıcıların bilinçli biçimde datalarını düşünerek paylaşması. Olası sonuçlara hazır olması. Ben kendimi bildim bileli internet bağlantısı olan hiçbir cihazdaki datanın, hiçbir online içeriğin %100 gizli kalmayacağı ihtimalini aklımdan çıkarmam.

Daha da önemlisi, dijital platformlarla kullanıcılar arasındaki sözleşmeyi düzenleyecek bağımsız kurumların oluşması. Bunlar ticari kurumlar da olabilir ya da sendika tarzı oluşumlar da. Bence devletler olmaz zira devletle dijital platformlar arasında da bir çıkar çekişmesi var.

Trump vakasını düşününce ya da Türkiye devletinin sosyal platformlara kullanıcı verisini değil gelirini gözeterek yaptığı baskıyı düşününce devletin bu denklemde yanlı bir pozisyonda kaldığı görülüyor. Bizleri kurtaracak olan kendi kollarımızdır.

Örneğin Brezilya’dan bir örnek. Kurumların uzman hukukçulara hazırlattığı kontratları biz tüketicilerin limitli hukuk bilgisiyle değerlendirmesi gerçekçi değil. Taklaya geliriz. Bu servis uzun ve karmaşık metinleri yapay zeka kullanarak anlaşılır dile çeviriyor.

Bir diğer olası yöntem de Youtube’un başlattığı, Snapchat’in takip ettiği fazla tık getiren içerik sahiplerine para veririm uygulamasını tüm kullanıcılara yönelik demokratikleştirmek. Şu an genelde platformu bedava kullanma hakkı karşılığında teslim ediyoruz verilerimizi.

Karşılığında para almak dertleri çözmez ama biraz iyi hissederiz belki 🙂 Ama esas çözüm dijital platformlarda kullanıcıların legal-ticari haklarını koruyacak sendika tarzı oluşumlarda. Hem uzmanlık olarak hem de güç olarak tek tek kullanıcıların tepkisinden çok daha etkili olur.

Eğer bizi temsil yetkisine sahip dijital haklarımızı koruyan bir sendikamız olsa ve Whatsapp’a “Şartları şu şekilde değiştirmezsen ben şu kadar milyon üyemle çekiliyorum senden” diye baskı yapabilse şu anki “Ya Sev Ya Terket” ikileminden daha iyi bir noktadaydık.

Henüz kuralları yeni oluşan bir oyun bu data oyunu. Silmek-küsmek-boykot dışında da bir seçenek var, o da bilinçlenmek ve kullanıcıların toplu hareketini mümkün kılacak mekanizmalar kurmak.

Her duruma gidecek o güzel sözle bitirelim:

Kurtuluş yok tek başına

Ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.